Derler ki; insan
yaratılmadan evvel ruhları yaratılmış ve tüm seçimlerini yapacakları meydana
toplanmışlar, bu ana kâlû belâ denir.
İnanacağımız dini, konuşacağımız dili, ailemizi ve diğer tüm seçimlerimizi bu
meydanda seçmişiz. Bazen hiç tanımadığın birini gözünüz bir yerden ısırır ya,
aslında kâlû belâda yanyanaydınız. Merdiven çıkarken, bu anı daha önce
yaşadığınıza adınız gibi emin olursunuz ya, kâlû belâdan…
Tüm seçimlerimizi istediğimiz
gibi yapabilecek imkan verilmişken, bazı ruhlar seçimlerinde öyle ‘iyi iş’
çıkarmış ki, hayran kalmamak elde değil. İsim vermenin luzümu yok, hayatı ‘iyi
iş’ çıkarmış diyebileceğimiz herkesi sayabiliriz. Bununla beraber kalan
ruhların o esnada seçimlerinden önemli işleri mi vardı bilinmez beş benzemez
seçimler yapıp meydandan ayrılmışlar.
Tahmin edersiniz ki, ‘iyi
iş’ çıkaran biri bu yazıyı yazmaz. Bu yazıyı Kâlû belâda onca seçim varken böyle saçma
bir seçimi ancak benim gibi beş benzemez seçimler yapan biri yazar. Seni
ilgilendir soru şu, bu yazıyı okumana sebep olacak seçimi neden yaptın? (Düşünmen
için iki satır boşluk bırakıyorum.)
*
Araba alırken neye dikkat
ederiz ? Rengine mi? Hızına mı? Boyutuna mı? Güvenliğine mi? Gücüne mi? Aslına
bakarsanız araba alırken bu soruların cevabını arayanlar ‘iyi iş’
çıkaranlardır, bizlerin sorduğu soru şudur, ekonomik mi? (Yakıt tüketimi –
yedek parça maliyeti) Araba alırken, televizyon alırken, ev alırken veya
aklınıza ne geliyorsa onu alırken süreç böyle işler. ‘iyi iş’ çıkaranlardan
kötü seçimler yaparız.
‘iyi iş’ çıkaranlardan kötü
seçim yaptığımızı söylerken sadece ekonomik kısmını anlatmıyorum, mesleğimiz,
cocugumuza vereceğimiz isim, yaşayacağımız şehir veya köy kısaca aklınıza
gelebilecek her türlü seçimde birilerinden kötü seçimler yaparız. Ve yaptığımız tüm seçimler birbiriyle
bağlantılıdır. İstanbul yaşamayı seçmek ‘iyi iş’ çıkarmaya örnek olamaz,
bununla bağlantılı diğer seçimleri de değerlendirmeliyiz. Yaşar Kemal ile
beraber milyonlarca insan İstanbul'da yaşıyor fakat ‘iyi iş’ çıkaran seçimleri
yapanlardan biri Yaşar Kemal iken, diğer milyonlarca insandan çok küçük bir
kısmını çıkarırsak İstanbul'da yaşamak ‘iyi iş’ çıkaranların seçimlerine örnek
olamaz.
En güzel, en renkli, en
büyük şehirde yaşamak başlı başına iyi bir seçim değildir, yaşadığımız şehirle
birlikte diğer seçimlerimiz de önemlidir. Örneğin, doğru seçilmiş bir
meslekle Batman’da başrol/kahraman
olabilirken aynı meslekle İstanbul’da figüran olmaktan öteye gidemeyebiliriz. Veya
tam tersi.
*
Kâlû belâda tüm seçimler
arasında en mükemmellerini seçen yoktur. Mükemmele yaklaşan bile yoktur, fakat
tüm seçimler de en kötüyü seçen yığınla ruh vardır. Bu ruhlar ironik gelir
bana, muhtemelen bu ruhların hayvan veya bitki olması öngörülmüştür. Fakat bu
ruhlar insan olma adına en kötüyü seçmeye razı gelmişlerdir. Elbette bu böyle
de olmayabilir. Fakat anlamadığım en kötü seçimleri yapan ruhların neden
kendine değer vermiyor olduğu. Yani en güzelini, en iyisini, en eni kendine
layık gören insan kâlû belâda neden ‘en’ kelimesinin en olumsuzunu seçer ki…
Peki Kâlû belâ’da hayvan
veya bitki olması öngörülen ruhların seçimi… O meydanda kedi olmayı kabul etmiş
ruhun da seçim yapma hakkı devam eder. Kısırlaştırılmış ve dört duvar arasında
mı yaşamayı seçecek yoksa hayvanları seven bir köyde mi yaşamayı seçecek yoksa
sokaklarda açı açına gezen bir kedi mi olacak? Mart ayında hangi kediyle
çiftleşecek? Ne renk tüyleri olacak? Ya ‘iyi iş’ çıkaracak ya da beş benzemezi
seçecek. Yani o meydanda ne olmaya karar verirsek verelim işimiz yeni başlıyor…
Ve o meydanda ne demişsek
onu yaşıyoruz. Bahanemiz yok, halimiz neyse seçtiğimiz odur…
Not: Çok fazla örnekleme yapmak istediğim, uzun uzun yazmak istediğim bir konu olması dolayısıyla farklı versiyonlarını yazmayı umuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder